Cinler ve diğer paranormal olaylar psikopatolojik midir?

Cin hikayelerinin ve diğer paranormal deneyimlerin psikolojik yapısı hakkında düşünmeyi seviyorum. (Bir amatör olarak tabii.) Belki de korku hikayelerini sevdiğimden biraz da 🙂 Bu hikayelerin insan olma durumu ve hayal gücü ile ilgili çok fazla ipucu verdiğini sanıyorum.

Neden başka bir şey değil de, cinler üzerine düşüneceğiz? Çünkü korkunun, insanın en önemli duygulanımlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Cin hikayeleri, dinsel inanç ve (karanlık korkusu gibi) ilkel korkularla da ilişkilendiğinden, toplumumuzdaki en önemli korku ögelerinden birisi olmalı. Pek çoğumuz bu hikayeleri bizi hizaya sokmaya çalışan anneannemizden ya da teyzemizden dinlemişizdir. Bazılarımızsa paranormal deneyimler yaşamış ya da en azından bir ruh çağırma seansına katılmış olabilir.

Kırsal ve kentsel hayal gücü

Uzun zamandan beri cin ve perilerin neden şehirde, örneğin benim yaşadığım Mecidiyeköy’de değil de daha çok kırsal alanda görüldüğünü merak etmişimdir. Mecidiyeköy’de insana bile yer yok, cin nasıl gelecek diyebilirsiniz. Fakat asıl mesele, kırsal alanda yalnızlık, karanlık ve ıssızlığın insanların hayalgücünü tahrik etmesi olabilir.

Korku hikayeleri ve cinler

Cin hikayelerini anlatanlar bile kabul ederler üç harflilerin kırsal alanda daha çok görüldüğünü. Bizim köyümüzde bazı çiftçiler, zaman zaman atlarını sabah yorgun, terli ve alakasız yerlerde bulduklarını söylerdi. İddialarına göre cinler at sürermiş bazı ‘gece’ ler. Bu hikayeler belki doğru, belki yalandır. Ancak hikayesi bile heyecanlandırıcıyken, bir insan bunu neden hayal etmesin ya da bu hikayeyi anlatmasın/dinlemesin?

Bir noktaya daha dikkat çekmek isterim: kentte üç harfliler sadece evde gece herkes uyurken musallat olur insanlara. Hatta bazen daha da mahremde, yani banyoda yaşanır olay. (Bunun paranormal açıklaması da suyun evrensel bir element olması ve farklı boyutlar arasında geçişi sağlayabilmesidir.) Çünkü kentlinin hayal gücü, odasından, mahreminden ve rüyasından başlar.

Cinler, Gerçeklik düzeyleri ve Realizm

Ölüler ve korku hikayeleri

Temel olarak cin peri hikayelerinin asılsız olduğunu söylemek istemiyorum. Bunu bilemeyeceğimizden agnostik olmalıyız kanımca. Çünkü tüm kavram ve olayların farklı bir gerçeklik düzeyleri vardır.

Örneğin tanrı kavramı ile elimizde tuttuğumuz bir elmanın gerçeklik düzeylerini karşılaştıralım. Farklılık nettir. Tanrıya inanalım ya da inanmayalım, bu kavram mevcuttur. İnanıyorsak, tanrı bambaşka bir gerçeklikte mevcuttur. İnanmıyorsak başka bir düzeyde. Elma ise elimizi uzatabileceğimiz bir düzeyde gerçektir. Yani bu ikisine de yoktur ya da gerçek değildir diyemeyiz aslında.

O zaman üç harfliler ya da diğer paranormal olaylara hikaye ya da manevi arayış deyip geçecek miyiz? Ben bunu da savunmuyorum. Hikaye dediğimiz şeye gerçeklik karşısında bir ikincilik atfetmemeliyiz. Hikaye kadar gerçek bir şey olabilir mi? Hikayelere protein kadar, hava kadar, benzin kadar ihtiyacı var insanın. Çünkü insan hikaye anlatan hayvandır. (Homo Narrans)

Bu noktada belki gerçeklik kavramının dışlayıcı kullanımına ilişkin bir parantez açmak gerekiyor.

Cinler, karanlık ve belirsizlik

Cinler – periler sözkonusu olduğunda, hangi korku ve endişelerimiz canlanır? İlk akla gelen karanlık korkusu oluyor. Fakat karanlık korkusu ile sınırlı olmayabilir bu konu, daha çok belirsizlik korkusundan söz ediyoruz kanımca. Bu da az şey olmasa gerek.

Üstelik bu belirsizlik sadece etrafımızdaki cisimler ya da ışık-gölge oyunları ile sınırlı değil. Asıl korkunç olan yaşamın kaotikliği ve karmaşıklığıdır. Bu kaotik durum Uygarlığın birey üzerindeki baskısı ve kapitalist modern dünyanın acımasızlığı ile birleştiğinde, insan ilkel durum benzeri bir çaresizlikte bulur kendisini. İnsanın kırılganlığı bu ölçüde arttığında, etrafındaki nesneler ve güçlere (Melek kelimesinin kökeninde Meleke yani yapıp etme vardır, çünkü insanlar uygarlığın şafağında melekleri yağmur gibi doğa olaylarını başlatan ruhlar olarak düşünüyorlardı.) ilahi güçler ve kişisellik atfetmesi anlaşılırdır.

Mitsel düzen ve gerçekliğe dayanabilmek

Cin çağırma

Burada bir tür akılsal düzenden mitsel düzene geçiş söz konusudur. Bunun farklı hikayelere dayanarak yapılabildiğini gözlemliyoruz. Örneğin siyasi komplolar ve siyasi fanatiklik, bu söylediğimize benzer bir (hayatın acımasızlığından-gerçeklikten) kaçış eğilimi sebebiyle yaşanıyor olabilir. Üstelik siyasilerin popülist yaklaşımları da bu eğilimleri körüklüyor. (Hem ülkemizde hem dünyada.)

Paranormal hikayeler, bu mitsel düzenin bir parçası olarak ortaya çıkıyor çoğu zaman. Örneğin kocasının kendisini aldatmasını kaldıramayan bir kadının kocasına büyü yapıldığını düşünmesi ya da belki de kocasının dikkatini çekmek için (tabii bilinçaltı düzeyde) paranormal deneyimler yaşaması bu duruma örnek olabilir. Bu tarz psikolojik savunma mekanizmaları, insanın gerçekliğe dayanabilmek için icat ettiği paranormal karşılaşmaların kaynağında olabilir mi?

Örneğin paranormal hikayelerde sıklıkla görülen cinlerle evlenme, cinlerin tecavüz etmesi gibi durumlar; cinsellik gibi önemli bir konuyla ilişkili olduklarından daha da ilginçtir. İnsanlar hangi sorunları yüzünden bu hikayelere sığınır?Yalnızlık korkusu mu, ilgisizlik yüzünden duyulan değersizlik hissi midir bilinçaltında yatan?

Bir insan yalnızlık yüzünden neden delirmesin? Neden böyle hikayelere sığınmasın? Hepimiz hikayelere sığınmıyor muyuz? İnsanların arasına karışmamak ve egomuzu onlara açmamak için uydurduğumuz herhangi bir hikayeyi, cinler musallat olduğu için evden çıkamayan bir kişinin hikayesinden hiç de farklı görmüyorum.

Bazı kadim hikayelerde cinlerin annesi olarak geçen Lilith, binlerce yıldır pek çok Kültürde loğusaların en büyük korkusudur. Bu yüzden pek çok Kültürde loğusalar gece yalnız bırakılmaz, bazı toplumlarda gece çocuk bezleri çamaşır ipine asılmaz çünkü Lilith’in bunları görüp geleceği ve çocuğu öldüreceğinden korkulur. (Lilith ile ilgili diğer yazım için –şuraya bakabilirsiniz.)

Bu hikayenin kaynağında, tıbbın gelişmediği dönemde, çok yüksek seyretmiş olan bebek ölüm olaylarının etkisi olamaz mı? Zira böyle korkunç bir hikaye, insanlar için rahatsız edici olduğu kadar rahatlatıcıdır da. Korkutur çünkü bebeğini kaybedebilir anne baba, ama rahatlatıcıdır çünkü ölüm gerçekleşirse, elinde mitsel de olsa bir açıklama, bir hikaye ve bir düşman olacaktır. Yani paranormal, normalin içerisine hem olağandışı olanı sığdırır, hem de normal olmayanı sıradanlaştırır.

Sonuç: Kabusun gücü ve cinler

Binlerce yıldır insanın hayalgücünü övüyoruz. Bu övgüler haklı mı bilmiyorum, haklı olsa bile çoğumuz için genelleyemeyiz bunu. Fakat insanın kabus görme yeteneğinin yaygınlığına güvenebiliriz.

Çünkü kabus görmek yeteneklerimize değil, korkularımıza bağlı. Hepimiz benzer korkular yaşamıyor muyuz? Ya yalnız kalırsam? Ya kimse beni sevmezse? Patronum bana kızarsa? Yemek ocaktayken tüp biterse? Karım beni sevmeyi bırakırsa? Ya yalnız ölürsem?

İşimizi gücümüzü bırakıp bu sorular üzerine kafa yoracak halimiz yok. Ama bu sorular çoğu zaman, düşünce açıklıkla belirmezler zaten bizim için. Bunlar duygulanımlar ve duygulanımların fikirleri olarak bizimledirler. Ve saldırmak için, en zayıf anımızı kollarlar.

O halde hepimiz, öyle ya da böyle korkularla ve korkuların kabuslarıyla çevrilmiş durumdayız. Onlarla başetme tekniklerimizin toplamına hayat ya da karakter diyoruz belki de. Evet bu teknikleri geliştirebiliriz. Fakat bu tekniklerden birini diğeri ile teorik olarak karşılaştırmak, ne kadar faydalı?

Paranormal hikaye ve olayları bu bağlamda okumak gerekir. Ama yine de burdan cinlerin var olmadığı sonucuna ulaşmamalıyız. Onlara inanıyorsak ya da sadece korku hikayelerini dinlemeyi seviyorsak bile, en azından bazı gerçeklik düzeylerinde cinlerin var olduğunu kabul etmeliyiz. Belirsizlik güzeldir.

Not: Bazı paranormal hikayelerin paylaşıldığı bir blog için şuraya bakabilirsiniz.

“Cinler ve diğer paranormal olaylar psikopatolojik midir?” için bir cevap

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: