Cinler, paranormal olaylar ve din

Cinlerin ve diğer paranormal olayların varlığını kabul etmek, dine hangi güçleri katar? Din, ruhani ve paranormal dünya ile bizim aramızdaki ilişkileri mi düzenler? Yoksa bize dünyasal konularda yol gösteren bir nevi rehber ya da felsefe midir?

Bu tartışma daha geniş bir tartışmaya yol açabilir. Din, yeni çağda moda olan uzak doğu öğretilerinden ya da hermetik öğretilerinden nasıl farklılaşır? Bu seküler spiritüel anlatılar, klasik dinle aynı işlevi mi görür?

Bu tartışmayı bu kadar genişletmeden, paranormal olayların dinde nasıl ele alındığı bağlamında tartışmak istiyorum. Daha önce pek çok Müslüman hoca cinlerin varlığını kabul ederken, bazılarının ( İhsan Eliaçık gibi) bunu reddettiğini görmüştüm. Bu iki yaklaşım nasıl farklar doğurur? Ben konunun dini bağlamı ile ilgilenmeyeceğim. İlgilendiğim şu: Cinlerin varlığını kabul eden ve spiritüel dünyanın anahtarını kendisine özgüleyen din ile, dinin adalet ve evrensellikle alakalı olduğunu söyleyen din birbirinden farklı mıdır?

Cinlerin ve paranormal olayların varlığını kabul etmek, dine mitolojik dönemin korku ruhunu mu katar? Bu korku, dinin ve kutsalın asıl ruhu mudur? Yoksa kutsal bu korkudan çok daha fazlası mıdır? Eğer öyleyse, onu korku hikayeleri ve cinci hocalar ile fakirleştirmenin bir anlamı var mı?

Cin hikayeleri ve din

Cin hikayeleri ve diğer paranormal korku hikayeleri, çoğunlukla dinsel öğeler içerir. Bu hikayeleri aynı Harry Potter ya da Yüzüklerin Efendisi fantastik kurgu evrelerinde olduğu gibi, kendi korku atmosferlerini yaratmak zorundadır çünkü.

Hikaye anlatıcılığının yasalarına göre her hikaye belirli bir evren ve ilişkiler ağında mümkün olur. Ortada bir korku hikayesi varsa, bunun mümkün olacağı bir evren ve bu evrenin spirütüel alanına ilişkin bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber ise hüddamlar (yani cinleri kontrol edenler), hocalar, dervişler ya da spirütüel varlıklar olur çoğunlukla. Fakat bu kavramların hepsinin bir envanterde kayıtlı olduğunu görürüz: Din.

Bu envanterin içerisinde hayat bulan karekterler (insanlar ya da paranormal varlıklar), hikayenin yasaları dahilinde hayat bulur. İyi ve kötü karekterler kendi yolculuklarını yaşar, hikaye çeşitli twistlerle dinleyende katarsis ya da şaşkınlık uyandırır. Üstelik bu hikayelerde hikayecinin özgürlük alanı fazladır. Çünkü dinsel evren, mantığın askıya alınabildiği bir alandır. Ne de olsa olayın doğruluğuna ilişkin bir otorite yoktur. Gidip cinlere mi sorulacaktır olay örgüsünün inandırıcılığı? Önemli olan korku dozunun iyi ayarlanmasıdır.

Fakat korku hikayelerinin bu özgürlüğü ve etki gücü, hikayeci için bazı handikaplar da barındırır. Öncelikle hikayeciliğin yasaları iyi uygulanmalıdır, bunun aksi inandırıcılığın kaybedilmesine yol açar. Ne de olsa korku etkili bir duygulanım olsa da, paranormal bir hikayenin inandırıcılığı her zaman kolaylıkla sağlanamaz. Ama hikayecinin bir avantajı vardır bu noktada, paranormal hikayeler dinsel mitlerle birleşince gündelik korkuları da uyandırır.

Seküler din cinleri nasıl kovar?

Hikayecimizin yüzleşeceği yeni sorunlar olacak. Çünkü günümüz dininin mitolojik korkulara ihtiyacı olduğu kesin değildir. Bunun da birkaç iyi örneği var.

Birincisi, new-age yani yeni çağın seküler dinleri. Günümüzde seküler orta – alt sınıfın yöneldiği ve yaşamın anlamlandırılmasına odaklanan uzak doğu dinleri, çoğunlukla mistik bir yaklaşım yerine tekamül odaklanan bir deneyim sunar. Bu tekamül, ruhani varlıklarla ilişkilerin geliştirilmesine değil de, kişinin kendini keşfetmesine ve Nirvana’ya ulaşmasına yönelir.

Yani yeni çağın seküler dinleri, ruhani mitsel hikayelere ve korkulara ihtiyaç duymaz. Bu durum, aslında hermetik öğreti ile benzerlik gösterir. Geçmiş çağlarda hikayeler ve çeşitli dinlerde karşılık gören hermetizm, dinlerin kişinin kendisine yolculuğunun bir aracı olduğunu iddia eder.

Ama bu noktada hermetik öğreti sandığımızdan daha karmaşıktır ve bu yüzden bu öğreti belki de konumuz için en iyi örnektir. Çünkü hermetik öğretide sırlar hiçbir zaman inanana açıklanmaz. Çünkü bu öğreti, kişisel tekâmülde aklın güvenilirliğine inanmaz. Kişi hem akletmeli, hem de eylemde bulunmalıdır. Çünkü yaşamı değiştirecek olan eylemdir. Eylemin dönüşümü ise inanç ve ritüelle sağlanır hermetik öğretilerde.

Şii hermetik anlatıda bunu çok açık şekilde görürüz. Bu öğretide ve en hermetik hali olan İsmaili inancında, hem imamların kutsallığına ve ilahlığına inanılır, hem de insanın kutsallığına ve merkeziliğine. Bu yaklaşımda, insana varılması için imamların şahsında tanrısal inancın pay edilmesi gerektiği düşünülür belki de.

Benzer bir uygulamayı simyacıların geleneğinde de görürüz. Simya, bir tür pseudo bilim olsa da ve zaman zaman bazı kalpazanların oyun haline dönüşse de, temel olarak bir tür kişisel tekamül perspektifi ve öğretisi sunardı. Bu öğretide, çırak çeşitli ritüelleri takip ederken, hem maddeleri hem de ruhunu saflaştırmaya çalışırdı. Burada ritüellerin simgesel önemi ve bunları öğrencinin kavraması önemliydi.

Fakat kişisel tekamül perspektifi içinde olsalar ve temel olarak hümanist öğretiler olsalar da; ne hermetizm, ne ismaili inancı, ne de simya ritüelleri ve gizemleri terk etmemişti. Belki de bu öğretiler yeterince hümanist ve rasyonel değildi. Ama öte yandan, simgelerin, inancın ve korkunun gücünden vazgeçmemek istemeyecek kadar rasyonel ve gerçekçi oldukları da söylenebilir.

Dinlere bu formülün uygulanması onlara neler kaybettirir peki?

Din, akıl ve korku

Bu noktada inanç ve akıl ilişkisini tartışmaya başlarız. Bu iki eylemin de insan ve yaşam için gerekli olduğu ortada. Ama önemli olan neyi ne kadar aklettiğimiz ve neye ne kadar inandığımızdır.

Bildiğimiz bir şeyi bildiğimize inanmakla, paranormal bir varlığın ya da olayın varlığına inanmak farklıdır. Aslında bu da bir varsayım. Ama varsayımlar çalışan mekanizmalardır. Ve bir yumruğun gücünü ancak onu yüzümüzde hissedince anlarız. Cinci hoca, bir yakınınızı taciz etmediyse, cinci hocadan nefret edemezsiniz.

Ama korkmaktan da nefret edemezsiniz. Diyelim ki Netflix’te çıkan yeni bir korku dizisini önerdi bir arkadaşınız ve izleyip korktunuz. Aslında korkmak için izlediniz. Cin yoktu dizide. Ama başka bir dünyanın Netflix’inde cinler işlenebilir. Ya da Halka’nın samarası cin olabilir. Cin nedir ki? Korkmak istiyorsunuz.

Öyleyse Netflix’le cinci hocanın bir farkı yoktur ve ikisi de bir yakınınızı ve hatta sizi taciz edebilir. Belki de çoktan etti ve etmeye devam edecek. Hala popüler reklamlarda ve popüler kliplerde sex (cinsel çekim) bir satış enstürmanı olarak kullanılmıyor mu?

Öyleyse cinci hoca, din, hermetizm, hikayeci… bunlar korkuyu neden satmasın? Bu güzel aile fotoğrafını daha da genişletelim: Bilim bile bizi neden korkutmasın? Bilim için bu fotoğrafın içindeki diğer satıcı olan cinci hoca ve onun kuzeni din adamı tabiki (anlaşılır) bir korkutma figürü. Çünkü ‘korku’ güçlü bir duygulanım ve çoğu zaman satar.

Öyleyse bir korku filminin içindeyiz. Ya da bir korku filmi festivalinin içindeyiz. Hangi filmi seçeceğimiz bize kalmış sadece. Nerede nasıl yaşayıp, nasıl ölüp, nelerden korkacağımız yani. Ve bu korkulara ne anlam vereceğimiz…

Hümanizm nereye kadar

Bu hikayede inanmadığımız bir şey var ve onun farkına varmalıyız. İnsan değerli midir? İnsan her şeye rağmen değerli midir? İnsanlık her şeye rağmen değerli midir?

Buna inanabilirsek, korku gibi ilkel sinirsel bir mekanizmanın çekiciliğinden kurtulabiliriz. Bir ceylanın bir kaplanla karşılaştığında verdiği tepki yelpazesine sıkışmak zorunda değiliz.

Hümanizmin konumuzla ne alakası var? Alaka şu: İnsana inanırsak, bir şeyleri bir şeylere tercih edebiliriz? Din doğru rehber deyip ona inanabiliriz örneğin. Dinin seküler versiyonun seçip cinci hocayı öldürebiliriz. Ya da korkuyu yok saymayıp, cini hoca ile anlaşıp bilimi köşeye sıkıştırabiliriz. Bilimle bile anlaşabiliriz.

Ya da bilimi ve aklı seçip dini ve paranormal dünyayı yok sayacağız. Bu da oldukça kolay. Korku nesnemizi daha materyalist yaparız. Zaten dünyada bu çok daha anlaşır değil mi? Anneannem Süleymancı, Şeriatçı ve Hacı’ydı. Beni cinler ve şeytanlarla çok korkuturdu. Ama bir gün demişti ki, asıl şeytan insandır insanlara dikkat et. Çünkü bir noktadan sonra herkes gerçekçidir. Gerçek herkesi teslim alacak.

Yani bu tartışma da en nihayetinde, neyi değerli gördüğümüze gelip dayanır. Ya da en azından bir şeyi değerli görüp göremediğimize: Gerçeği, yaşamı, kutsalı, adaleti, insanı… En azından tek bir şeyi. Ve bunun düşmanından ya da korkuluğundan korkup koramadığımıza. Çünkü gerçek de, Netflix de, kutsal da, kız arkadaşınız ya da hayali arkadaşınız da… Her yankı sizden bir asıl bekler. Ve her asıl sizden bir yankı bekler.

Sonuç: Korku ve varoluş

Sonuç olarak, korkunun varoluşumuz ve tercihlerimizle derin bir bağının olduğu söylenebilir. Bu çok genel mi oldu? Öyleyse örneğe ya da mottoya ihtiyacımız var. Söyleyeceğim şu: Neyden korkuyorsanız, o korktuğunuzdan korkan kişisiniz ve giderek daha fazla ona dönüşüyorsunuz.

Çünkü herkes bir şeylere dönüşmek zorundadır. Zaman geçer. Doğa değişir. Ve memeliler, sinir sistemine sahip canlılardır. Ve korkarlar. Bir gölgeden, bir tehditten, bir kuruntudan ya da bir hayalden. Ceylan ya da insan olmanız, bilişsel karmaşıklık açısından bir farklılık yaratsa da, durum aynıdır.

Bu durumda, paranormal hikayelerin etki gücünün sadece dinsel atmosfer olmadığı da söylenmeli. Ama hikayeler, hem dinleyicinin içsel dinamiklerine, hem de dışsal atmosfere dayanmak zorunda. Yani paranormal bir korku hikayesi anlatıcısı olmak için, hem dinleyiciniz korkmayı sevmeli, hem de dinsel atmosfere aşina olmalı.

Netflix de bunu yapmıyor mu? Sünger Bob olmasa, Tom ve Jerry ya da Disney olmasa Netflix olabilir miydi? Her canlı bir atmosferde yaşar. Bu yüzden korku ile korku atmosferinin birbirinden ayırmamak gerekir. Bilim savaşçısı, bir şeriatçı ve gericiye ihtiyaç duyar. Cin hikayesi, paranormale ve materyalist olanın sığlığına. Netflix, hazların daha çok tatmin edildiği bir dünyaya ve bunun tersinin korkusuna. Seküler din, kişisel tekamülün sona ermesine ve yaşamın anlamsızlığına.

Her insan bir hikayeye ihtiyaç duyar. Ve bir hikayeye inanıp onu paylaşmaya. Ve dünyayı bir hikayenin penceresinde görmeye. Bunun sebebini bilmiyoruz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: