Kurak Günler’in finalinin filmle uyumu ve filmin siyasi tartışmalarına uygunluğu hakkında ne düşünebiliriz? Kurak Günler, politik Türk sinemasının en önemli filmlerinden birisi olsa da, finaline itiraz etmek istiyorum. Film neden böyle bitmemeliydi?
Yönetmenin, filme politik ya da kişisel sebeplerle olumlu bir final eklenmesini anlayabiliriz. Ama bu finalin, filmin politik tartışması ile temel bir karşıtlığı olmaması koşuluyla. Kurak Günler’in finali, filmi neden zayıflatıyor?
Aslında daha geniş bir bağlamda, Kurak Günler üzerinden tartışmak istediğim şu: Siyasetin konusu nedir? Siyaset ne işe yarar? Ve nerede başlayıp nere biter?
Kasabanın halkı, korku iklimi içerisinde, egemenler tarafından rahatlıkla manipüle edilmişlerdir. Bu manipülasyonun, nasıl siyasetin bir aracı olduğunu çok iyi gördük. Halk, kendi yararına eyleyenleri linç etmek istedi filmin sonunda. Ama Savcı ve arkadaşı, linkten kaçarak egemenlerle son kez karşı karşıya gelecekti.
Linç sahnesinden kaçışta bitmeyen film, bize obruk sahnesinden ne anlattı? Ne düşündürdü? Ve neden Kurak Günler, bu finalle bitmemeliydi? Kurak Günler’in finaline neden itiraz etmeliyiz?
Kurak Günler ne anlatıyor?
Film, Savcının kasabaya gelmesi ile başlar. Savcı, önceki savcının sürülmesine sebep olan dosyayı devralır ve kendisini egemenler ile bir çatışmanın içerisinde bulur.
Belediye başkanı ve avanesi, kamu sağlığını tehdit eden bir şekilde kasabaya su temin etmekte ve obruk oluşumuna yol açmaktadır. Fakat bu olayla ilgili tüm kanıtlar karartılmış, egemenlerin kurduğu tezgahı denetleyecek herkes güç dengelerinin içerisinde baskılanmıştır.
Kurak Günler, savcının bu düzenle mücadelesini anlatır. Savcı bir tecavüz soruşturması ile köşeye sıkıştırılıp, Leviathan’a dahil edilmeye çalışılır. Ama kendi kariyerine mal olsa da, Savcı güç oyunlarına dahil olmayacaktır.
Tam bu noktada, egemenler başka bir oyun oynamaya başlar. Korku toplumunun patlamaya hazır fay hatlarına kullanacaktır egemen.

Demokrasi, linç ve siyaset
Tehditle içlerine alamadıkları savcıya karşı son oyunları, toplum nezdinde itibarsızlaştırmak ve linç ettirmek olacaktır. Önce savcının tecavüz olayı ile bağlantısı kurulup duyurulur. Bunun ardından, bir diğer muhalifle olan ilişkisi teşhir edilip, cinsel ahlaksızlıkla suçlanır.
Ve korku toplumu, dizginlerinden boşalıverir. Kamunun sağlığı ve güvenliği için mücadele eden savcı, toplumun en nefret ettiği kişiye dönüştürülür. Ve gündelik hayatın sorunları ve eşitsizlikten doğan nefret, Savcıya yöneliverir.
Kurak Günler, yoğun bir alegori riskini göze alarak, günümüz demokratik siyasetini çok iyi anlatır. Bir kasabada / ülkede hakikat ve ortak fayda da dahil olmak üzere, tüm değerler nasıl göreli hale getirilip kişisel çıkarlar uğruna kullanılır? Hakikat önemini nasıl bu kadar kaybeder?
Kurak Günler ve minör politika
Tüm bu tartışma, majör siyasetle minör siyasetin birlikte ele alınması ile mümkün olur. Evet, egemenlerin kendi çıkarları uğruna toplumun diğer kesimlerini kullandığını biliriz. Sınıf siyaseti, kültürün bile bu çatışma ve baskılar doğrultusunda şekillendiğini söyler.
Ama bu eleştiriler, bitmiş bir resmi tasvir etmez. Süreç hala devam etmektedir. Benjamjn’in ezilenlerin ve haksızlıkların geçidi olarak gördüğü tarih, halen bizim katılımımızla olup bitmektedir. Kurak Günler‘in savcısı, tam da bu çatışmayı yaşar.
Bu yüzden, Kurak Günler‘in ülke siyasi yaşamı ile ilgili yoğun tespit ve eleştirileri olsa da, Yılmaz Güney vari vulgarize solcu bir anlamda politik olduğunu söyleyemeyiz. Tam da bulunduğunuz an ve yerdeki politikayı tartışır Kurak Günler.
Ve bu anlamda, yaşam ile politikanın iç içeliğine dokunur. Çünkü bunun ötesindeki politika, sloganlara saplanır ve mitolojik şiddet gibi başka şiddet türlerinin parçası olmaya başlar.
En nihayetinde, her şey gibi politikanın da farklı ölçekleri ihtiva edeceği söylenebilir. Fakat insan ölçeğini aşan bu politikaların, yaşama nasıl katkıda bulunacağı belirsizdir. Ben politikanın olmazsa olmazının, gündelik hayattaki hukuksal ve performatif izdüşümleri olduğunu düşünüyorum.
Tam bu noktada, filmin finaline geleceğim. Filmin linç sahnesinden sonraki finali bize ne veriyor? Hangi eleştiriyi sunuyor? Kurak Günler’in finali bize ne verir?
Kurak Günler’in final sahnesi
Filmin final sahnesinde, Savcı linçten kurtulur ve dostuyla birlikte kasabadan kaçar. Fakat kaçış, egemenler, yani belediye başkanı ve avanesi tarafından fark edilmiştir. Avcılar, arabalarıyla avın peşine düşer.
Savcı ve dostu araba ile avcıları atlatamayınca, arabadan inip yaya olarak kaçmaya başlar. Avcı kurtlar, yani doğal durumun ve vahşi doğanın yaratıkları, avın peşinde ve son derece mutludur. Avcılar zaferle sarhoştur.
Karanlığa karışan av, bir obruğu avcıya tuzak yaparak avdan kurtulur. Avcılardan birisi obruğa düşerken, diğer avcılar donup kalır. Kendi tuzaklarına mı düşmüştür egemenler?
Kurak Günler‘in zekice finali, bize umut verir. Egemenleri kandırabiliriz ve yenebiliriz der yönetmen. Onlar demokrasi ve linci çok iyi kullansalar da, kendi çıkarlarının kısa erimi ile sınırlıdır. Dahası, egemenlik bizatihi kendi altını da oyar, egemenliğini koruma güdüsü ile.
Fakat bu umut ne işe yarar? Egemenin gerçekliği nasıl büktüğünü ve kendini varlıkta tutmak için nasıl bir şiddet uygulayabileceğini anlatan bir filmin, umutlu bir finalle bitmesi zorunlu muydu?
Finalin uyumsuzluğu
İlk eleştirim, finalin hikaye ile uyumsuzluğu. Bir tuzağın içine çekilmiş Savcı, nasıl kazanabilirdi ki her şeyini kaybettikten sonra? Savcı kaybetseydi ve avcıların maskarası olarak ölseydi, daha güçlü olmaz mıydı film? Ya da gerçekten linç edilseydi?
Ama uyumsuzluk sadece estetik düzeyde değil. Minör politikayı, yani gündelik hayattaki zulmü tartışan bir film, daha geniş perspektifteki bir umudu ne yapacaktır?
Bu umut, yine mitoloji yaratmayacak mi? Ve bu mitoloji ile birlikte, şiddet denkleme sızmayacak mı? Farklı ötekiler, mitolojik kahramanlarını savaştırmaya başlamayacak mı?
Dünya ve yaşamla ilgili katı bir karamsarlığı vaz etmiyorum. Fakat bence, daha küçük umutlara ve karamsarlıklara ihtiyacımız var. Gülten Akın’ın ünlü dizesinde önerdiği gibi, durup küçük şeylere zaman ayırmaya ve onları anlamaya ihtiyacımız var çünkü.
Bu sebeplerle, ben kendi adıma Kurak Günler’in finaline itiraz etmek isterim. Filmin başka türlü bitmesinin, çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Yine de sırf bu itirazı iyi bir filme yapabildiğim için, Kurak Günler‘i takdir ediyorum.
Ek: Siyaset ne işe yarar?
Siyaset, klasik felsefede daha iyi bir yaşamın mümkünatına ilişkin bir pratiktir. Yönetici / yönetim, hem polisin, hem de polisin üyelerinin ruhsal iyiliği ile ilgilenir.
Fakat bu pratik, aynı zamanda egemenin çıkarları ve yönetilenler ile ilişkisini de kapsar. Tam da bu noktada, tarihsel bir mücadele başlar. Mücadele hem bireysel, hem kitlesel düzeylerde gerçekleşecektir.
Bu tartışmanın bağlamını zorlamak istemem. Fakat politikanın farklı ölçeklerini kaybetmemek gerektiğini düşünüyorum. İyi kötü ikiliğine indirgenmiş her tablo kısırdır. Bunun yerine, Spinozacı bir perspektiften, kolektif ve bireysel güçlerimizi nasıl arttırabileceğimizi sorgulamalıyız.
Kurak Günler’in final sahnesine kadar, güçlerimizi nasıl azaltabileceğimizi ve zayıflıklarımızın nasıl bir obruğa dönüştüğünü çok iyi anlattığını sanıyorum.