Abuk Sabuk 1 Film (Kemal Sunal) ve Hüzün

Abuk Sabuk 1 Film, Kemal Sunal‘ın son dönem filmlerinin en dramatiklerinden. Filmde hüznün ve mizahın iç içe geçmesi, bu iki duygusal hamlenin de gücünü arttırıyor.

Hüznün ve depresyonun izini Kemal Sunal filmlerinde sürmeye devam edeceğiz. Çünkü son dönem Kemal Sunal filmlerinin hüzünlü ve dramatik filmler olduklarını düşünüyorum. Bu filmlerin çoğu başarısız melodramlar olsa da, kara mizaha kayan komedi tonları, risk alan hikaye yapıları ve düşündürücü yönleriyle dikkat çekiyorlar..

‘İnsana dair her şey zavallıdır. Mizahın kendi gizli kaynağı neşe değil kederdir. Cennette mizah yok.’ (Mark Twain)

Abuk Sabuk 1 Film (1990) sıranda bir hikaye hamlesiyle başlasa da, devamında bizi şaşırtacak. Filmin başında köyün en fakirlerinden olan, dul ve tek kızıyla yaşayan, serserilerin kızının peşini bırakmadığı, gülümsemez bir garibandır kahramanımız Ademoğlu. Kahraman, zamanında bir almanın hayatını kurtardığından, ansızın yüklü bir mirasa konar.

Hem de ne miras. Allah şimdi kuluna yürü demiştir. Fakat gül dememiştir. Mirasın kaldığını öğrendiğinde bile gülümsemez. Bu başta basın olmak üzere herkesin dikkatini çeker. Büyük bir gazete, milyarder Adamoğlu’nun yüksek müsadeleriyle onu güldürenin büyük ödülü kazanacağı bir yarışma düzenler. Ve filmin geri kalanı, hayatı boyunca gülmemiş bir garibin güldürülmesi çabasıyla geçer. Çok sıradan bir hikayenin içesinden, bu hamlenin çıkması estetik açıdan şaşırtıcıdır.

Filmin Ademoğlu’nun şehirle ve zenginlikle tanışmasını anlatan sahneleri, gazetenin düzenlediği yarışmanın yanında talidir. Büyük bir evde yaşasa da tarhanadan vazgeçemez Adamoğlu, kızının başörtüsünü çıkarmasını istemez, geceyarısı kapısını çalan dilenci kılığındaki bir hırsıza hayır diyemez. Filmin bu bölümlerinin filmdeki işlevini tam olarak anlayamasak da, Ademoğlu’nun köydeki uyumsuzluğunun ve mahzunluğunun şehirde de sürdüğünü görmek, filmin ana konusu olan hüznün altının çizilmesi için değerli olabilir.

İnsanlar karşısına geçip ne kadar şaklabanlık yapsa da gülemez gariban. Öyle ki, hoşlandığı kadına söz verdiği halde ona dahi gülemez. Burası özellikle önemlidir. Çünkü yarışma esnasında, Ademoğlu’na gülme çağrısı yapılmış olsa da gülmeme hakkı korunmuştur. Fakat aşığının gözlerinin içine bakarak gülsene be, söz vermiştin dediği anda yaptığı baskı ve bu baskının da işe yaramaması… Gülmenin öngörülemezliğini getiriyor akla.

Bergson ‘Gülme’ kitabında komiğin rastlantısal olduğunu, çoğunlukla katılıkla değil gevşemeyle ilişkililendiğini söyler.

Abuk Sabuk 1 Film‘in gülmeyen adamında işte bu katılığa rastlarız. Ademoğlu yaşamın katılığı ve zorlukları sebebiyle küçüldükçe küçülmüş, katılaşmış ve ciddileşmiştir. Şehir hayatı ve konforlu yaşamın da bu katılığı yenememesi, zorluğun sahip olunan güçle ilgili olmadığını gösterir.

Abuk Sabuk 1 Film'de Ademoğlu'nun kızı Bingül.

(Ademoğlu’nun kızı Bingül’ü canlandıran Dilek Damlacık’ın doğal güzelliği filmde dikkat çekiyor.)

Mesele sahip olunamayan güçtedir. Ademoğlu, içinde olduğu fakirlik ya da zenginlik gibi şartlara hep eyvallah demiş, milyarder olduğunda bile sevinmemiştir. Koşullar onu darbelere tepki vermeye çalışan bir boksör haline getirmiştir. Hüznün ve depresyonun toplumdaki yayılımının bir örneğini görürüz böylece. (Konu ile ilgili yazımız ‘Depresyonun Toplumsallığı’ için şuraya bakabilirsiniz.)

Fakat uygun tepkiyi vermek, zeka ile tepki vermek tamamen başka bir şeydir belki de. (Burada matematiksel değil çevrel bir zekadan bahsetmeye çalışıyoruz.) Ademoğlu kendisini yine değiştiremeyecektir. Fakat bir katalizör .çıkar ortaya. Filmin başında köyün delisi olan ve Ademoğlu’nun köye muhtar bıraktığı aşık, filmin olmayacak yerlerinde belirip saz çalmakla kalmaz, filmin finaline doğru yarışmayı basar ve bir şiir okur:

‘Bir gün seni götürdüler köyünden / Hakkın selamını kesme dilinden / Kurtulamazsın azrailin elinden / Dünyalar senin olsa ne fayda / Adalet, adalet diye bağırıyor on bin kişi sokakta / Benden önceki güldürürse seni diye ocakta / 9999 kişinin hakkı nerde / Adalet, adalet 17 milyar onların olsa ne fayda / Reis seçilmiş Deli Bekir reis / Kullar bekler paranın yarısını ne beis / Dünya bana baki değil, hep dünyalar senin olsa ne fayda / Gafil durma adalet eyle adalet / Adalet eylesen de kurtulamazsın azrailin elinden / Deryalar senin olsa ne fayda’

Ademoğlu, bu şiirin çağrısına mı cevap verecektir yoksa sevdiği kadının mı? Sevdiği kadın karşısında tüm kadınlığı ile durur ve ona göz kırpar. Anlaşmalarını hatırlatır ona. Bu anlaşmaya uyması daha karlıdır onun için, fakat bunu yaparsa bir tepki veren olarak yaşamayı sürdürecektir. Yani yine katılığı seçmiş olacaktır.

Deli Bekir’in okuduğu şiir, Şaman’ın büyülü sözleri gibi harekete geçirir Ademoğlu’nu. Ademoğlu ilk önce içinde olduğu koşullara daha önce ne köyde ne şehirde yapmadığı şekilde meydan okur: Ödül olan parayı binanın çatısına çıkarak yarışma için bekleyenlere fırlatır. Adalet mi eylemiştir bu hareketiyle? Onu harekete geçiren şiirin hangi dizesi olmuştur?

Abuk Sabuk 1 Final

Havaya fırlattığı paralar gökten kar gibi süzülürken, sokakta yürür Ademoğlu. (Bu paraların gökten yağışı sahnesi akla, Angelopoulos’un ‘Landscape in the Mist’ filminde gökten kar yağan istasyon sahnesini getirir.) Bu esnada elindeki fotoğraf filmlerini bir çubuğa takmış, döndürerek oynayan bir çocuk görür ve çocuğa ne yaptığını sorar. Film çeviriyorum abi der. Ve güler Ademoğlu. Gülmenin ve komiğin kendisinin bir rastlantıyla gelmesi etkileyicidir. Bu rastlantı, bir rahatlamayla ve jestle birlikte gelmiştir. Daha etkileyici olansa, bu rahatlamanın yaşama uygun karşılık vermiş, koşulların yarattığı tepkiselliğin dışına çıkmış ve yani koşullara isyan etmiş bir bireyin gevşemesi olmasıdır.

Ademoğlu’nun hareketi ne derecede devrimcidir? Bu soruya büyük cevaplar vermek kolay değil, olsa olsa bir burjuva eğlence masasını yıkar o sadece. Fakat düzene verilen her tepki biricik olduğundan, mikrokozmosun düzenle ilişkisinin yeniden düzenlenmesi manasına gelir bu durum. Bu da az şey değildir. Sonuçta her insan, düzenin üzerindeki baskısını telkinle değil, ancak kendi hamlesi ile kırabilir. Ancak böyle bir hamleden sonra aktif ve kurucu bir politik özne olmasını bekleyebiliriz onun.

Film ve Gerçeklik

Filmin finalinin bir başka gönderiminin, içinde olduğumuz filmin gerçeklikle ilişkisine yapıldığı söylenebilir mi? Çocuğun çevirdiği fotoğraf filmi ve film çevirmek arasındaki dilsel benzerlik ve farklılıktan doğan laf espirisi, çok etkileyici olmasa da bir ruha (spirit = espiri) sahiptir. Fakat bu ruhu, sahnenin içerisinde olduğu filme ve gerçeklikle ilişkisine de gönderme yaptığı fikriyle birlikte düşünebiliriz. Filmin tam bu sahnenin ertesinde, Kemal Sunal’ın kahkahası ile bitmesinin bu fikri desteklediğini düşünüyorum.

Abuk Sabuk 1 Film‘in iyi bir film olduğunu söylemek zor olsa da, kara mizahın farklı tonlarından hoşlananlar için ilgi çekici olabileceği söylenebilir. Zira filmin içinde pek çok fazlalık, dağınık öge, çıkmaz sokak bulunsa da; bunların hep birlikte seyircide bıraktığı etki zayıflıktan çok delilik oluyor. Bu özellikleriyle filmin Psikedelik Rock’a ya da Noise içeren müzik türlerine benzediğini söylemek isterim bitirirken.

PS: Son dönem Kemal Sunal filmleri ve hüzün araştırmamız ilginizi çekiyorsa şuradan devam edebilirsiniz: Kemal Sunal‘ın ‘Öğretmen’i ve Delilik

“Abuk Sabuk 1 Film (Kemal Sunal) ve Hüzün” için 3 cevap

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: