Bu yazıda reenkarnasyon fikrininin kaynakları üzerine düşüneceğiz. Reenkarnasyon nedir? Bu fikrin kaynakları nelerdir? İnsanlar neden bu inanca ihtiyaç duymuşlar ve bu inancı nasıl geliştirmişlerdi?  Ve reenkarnasyon fikrinin sonsuzluk kavramı ile ne ilgisi var?

Bu yazıda Marksist bir inançları alt yapı- üst yapı dinamiğine indirgeyen yaklaşımla sınırlı kalmayacağız. Ben kendi adıma, inançları ve dinleri yaşamın, koşulların ve sınıf ilişkilerinin etkilediğini kabul ediyorum. Fakat kutsalın tezahürü ve deneyimi, aynı zamanda insanın varoluşsal yönü ve sonsuzlukta ilişkisi ile de ilgilidir.

O halde sorularımız şunlar: Reenkarnasyonun toplumsal tarihsel kaynakları nelerdir? Ama aynı zamanda şunu da soralım: Reenkarnasyon inancının varoluşsal kaynakları nelerdir? Ve varoluşsal kaynaklarla toplumsal tarihsel kaynaklar nasıl ilişkilenir?

Bu iki kaynağı da dikkate aldıktan sonra, şunu soralım: Reenkarnasyon inancı bir alegori olabilir mi? Tanrıların habercisi Hermes, tanrıların mesajını ölümlülere tercüme etmek zorundaydı, çünkü ölümlüler ölümsüzleri anlayamazdı.

Reenkarnasyon inancı, sonsuzluğun ve varlığın tezahürüne ilişkin Hermesvari bir tercüme olabilir mi? Bu anlamda, reenkarnasyon, alegorinin negatif anlamından ve sınırlarından taşan bir sınır fenomen olabilir mi?

Reenkarnasyon nedir?

Reenkarnasyon inancı, birçok farklı kültür ve dini gelenekte rastlanılan bir kavramdır. Reenkarnasyon, kabaca ruhların kişi öldükten sonra yeni bir insan ya da hayvan bedeninde, bazen bir bitki ya da taş olarak dünyaya dönmesidir. Bu yeni doğumlar, ruhun önceki yaşamlar boyunca öğrenim ve gelişimini sürdürmesini sağlar.

Reenkarnasyon inancının kaynakları nelerdir?

Reenkarnasyon inancının kökeni farklı kültürlere ve dini inançlara dayanır. Reenkarnasyon inancının kaynaklarından bazıları şunlardır:

Hinduizm: Hinduizm, reenkarnasyon kavramının en yaygın ve derinlemesine ele alındığı dini sistemlerden biridir. Hinduizme göre, insanlar ve diğer canlılar sürekli olarak reenkarne olurlar ve bu döngü, “Samsara” olarak bilinir. Reenkarnasyon, karma yasasıyla bağlantılıdır ve bir kişinin geçmişteki eylemlerinin gelecekteki doğumlarını etkilediğine inanılır.

Budizm: Budizm, reenkarnasyon inancını Hinduizmden almıştır, ancak kendi öğretileriyle farklı bir perspektif sunar. Budizme göre, reenkarnasyon döngüsü samsaradır ve bu döngüden kurtuluş, Nirvana’ya ulaşmayı gerektirir. Budizmde reenkarnasyon, anatta (benlik olmaması) ilkesiyle bağlantılıdır ve kişinin sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olduğu öğretilir.

Jainizm: Jainizm, Hindistan kökenli bir dini sistemdir ve reenkarnasyon inancına büyük önem verir. Jainizmde, reenkarnasyon döngüsü “samsara” olarak bilinir ve kişinin Jain ahlaki prensiplerine uygun davranışlarına bağlı olarak farklı bedenlere doğduğuna inanılır. Jains, kurtuluşu, reenkarnasyon döngüsünden tamamen kurtularak “moksha” olarak adlandırır.

Antik Yunan ve Roma Mitolojisi: Reenkarnasyon inancı, Antik Yunan ve Roma mitolojisinde de yer almaktadır. Bazı filozoflar, özellikle Pitagoras, Sokrates ve Platon gibi düşünürler, ruhun bedenin ötesinde var olduğuna ve ölüm sonrasında başka bir bedende yeniden doğduğuna inanmışlardır. Bu inançlar, batı dünyasında reenkarnasyonun erken örneklerini temsil eder.

Reenkarnasyon inancının kaynaklarına ilişkin daha pek çok kültürel ve dini örnek vardır. Bu kaynaklar, insanların ölüm ve yaşam döngüsü hakkındaki farklı inanç ve düşüncelerini yansıtır.

Reenkarnasyon alegori midir?

Aslında klasik mantıkla düşünürsek, reenkarnasyon inancını alegorik bir anlatı olarak değerlendiremeyiz. Çünkü bir alegori, sembolik bir hikaye ya da anlatım aracılığıyla derin bir anlam veya öğreti iletmek amacını taşır. Reenkarnasyon inancı ise bir gerçeklik iddiasıdır ve genellikle kişinin önceki yaşamlardan bilgi ve deneyimler taşıdığına dair bir inanç sistemini ifade eder.

Reenkarnasyon inancı, Hinduizm, Budizm, Jainizm gibi doğu dini ve felsefi sistemlerde sıklıkla bulunur. Bu inançlar, ruhun sürekli döngüsel bir hareket içinde olduğunu ve karma yasasına göre, geçmişteki eylemlerin sonuçlarına bağlı olarak farklı bedenlerde doğduğunu savunurlar.

Reenkarnasyon inancının alegorik yönleri olabilir, çünkü bazı hikayeler veya mitler reenkarnasyon kavramını sembolik bir şekilde anlatabilir. Ancak genel olarak reenkarnasyon inancı, bir alegorinin ötesinde, gerçek bir yaşam döngüsüne ilişkin iddialar içeren bir inanç sistemidir.

Ancak yine de, araştırmamızı biraz daha derinleştirirsek, reenkarnasyon inancınının bir alegori olduğunu iddia edebileceğimiz derinlikler bulabiliriz. Eğer bu fikir size ilginç geldiyse, ‘Reenkarnasyon fikri alegori mi?‘ yazımı okuyabilirsiniz.

Reenkarnasyon ve ölüm korkusu

Ölüm ve ölümden sonraki hayat korkusu, reenkarnasyon inancının bir kaynağı olabilir. İnsanlar, ölümün ardından ne olduğunu anlamak ve ölümsüzlük arayışıyla birlikte, korku ve belirsizlik duygularıyla karşı karşıya kalabilirler. Reenkarnasyon inancı, bu korku ve belirsizlik duygularını gidermeye yardımcı olabilir ve bir devamlılık hissi sunarak ölümden sonraki hayata olan inancı güçlendirebilir.

Reenkarnasyon inancına göre, ölüm sadece bir geçiş noktasıdır ve ruhun ölümden sonra bedenden ayrılarak yeni bir bedende yeniden doğduğu düşünülür. Bu inanç, insanların ölüm sonrası yaşama dair umutlarını ve ölüm korkularını hafifletebilir. Yeni bir yaşamın başlaması, kişinin daha fazla deneyim, gelişim ve öğrenme fırsatına sahip olacağı düşüncesini sunar.

Ayrıca, reenkarnasyon inancı, ölümün ardından yapılan hataların veya eksikliklerin düzeltilmesi, adaletin yerini bulması veya ruhsal gelişim sürecinin tamamlanması gibi fikirleri de içerir. Bu da ölüm ve ölümden sonraki hayat korkusunu hafifletebilir ve bir anlam ve amaca sahip olma ihtiyacını karşılayabilir.

Sonuç olarak, ölüm kaygısını, reenkarnasyon inancının kaynaklarından ve destekleyicilerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Ölüm fenomeni, insanı insan yapan ve kültürün bile temelinde olan bir fenomen olduğundan, insanın inançlarını da şekillendirmesi anlaşılırdır.

Reenkarnasyon ve sınıflı toplum: Kast sistemi

Peki reenkarnasyon fikrinin doğduğu bölgede kast sisteminin ve katı bir toplumsal sınıf sisteminin olması, reenkarnasyon inancının bir kaynağı olabilir mi? İnsanlar dünyaya ilişkin umutsuzluk ve çaresizlikleri yüzünden, ruhun dünyaya yeniden dönüşü fikrine sarılmış olabilir mi?

Reenkarnasyon inancının doğduğu bölgede, özellikle Hindistan’da, kast sistemi ve katı toplumsal sınıf düzeni, reenkarnasyon inancının bir kaynağı olabilir. Kast sistemi, insanları doğuştan belirlenmiş bir sosyal statüye yerleştirir ve toplumda katı bir hiyerarşi oluşturur. Bu sistemde, herkes kendi sınıfı ile ilişki kurabilir ve sınıflar arasındaki geçiş tamamen önlenmiştir.

Reenkarnasyon inancına göre, kişi öldükten sonra yeni bir kast sınıfında doğabilir. Bu inanç, kast sisteminin katılığına bir esneklik / geçişkenlik ilüzyonu ekler.

Reenkarnasyon inancı, bu ekonomik zorluklara ve kast sisteminin acımasız katılığına bir açıklama ve teselli sunar. İnsanlar, mevcut yaşamlarında çektiği sıkıntıların veya zorlukların, geçmişteki eylemlerine bağlı olarak ortaya çıktığına ve gelecek yaşamlarda daha iyi bir duruma gelebileceklerine inanabilirler.

Bu bağlamda, reenkarnasyon inancı, insanlara adalet ve denge hissi verir. Kötü durumda olan bir kişi, gelecek yaşamlarda daha iyi bir kaderi hak etmek için çaba gösterebilir. Aynı şekilde, iyi bir durumda olan bir kişi, önceki yaşamlarındaki iyi eylemlerinin sonucunu aldığını düşünebilir.

Sonuç olarak, reenkarnasyon fikrinin kaynaklarından birisinin son derece sınıfsal ve tarihsel olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu kaynağın birincil olup olmadığı tartışmalıdır. Ben sonsuzluk fikrinin reenkarnasyon inancında daha etkili olduğunu düşünüyorum, yine de toplumsal koşullar bu inancın yayılmasında destekleyici olmuş olabilir.

Reenkarnasyon ve sonsuzluk fikri

Reenkarnasyon inancıyla sonsuzluk fikri arasında bazı ilişkiler bulunabilir. İşte bu ilişki hakkında bazı düşünceler:

Sürekli Döngü: Reenkarnasyon inancına göre, bir kişi öldükten sonra ruh veya bilinç bir sonraki bedende yeniden doğar. Bu döngü, kişinin sürekli olarak farklı bedenlerde yeniden doğmasını ve yaşam deneyimlerine devam etmesini içerir. Bu şekilde, reenkarnasyon inancı sonsuz bir döngüyü ima eder, kişi sürekli olarak yeni hayatlara ve deneyimlere geçer.

Karmik Bağlantı: Reenkarnasyon inancında, kişinin gelecekteki yaşamlarını etkileyen bir kavram olan karma önemli bir rol oynar. Karma, bir kişinin eylemlerinin neden-sonuç ilişkisiyle bağlantılı olarak gelecekteki deneyimlerini belirlediğine inanılır. Bu anlayışta, bir kişinin bir yaşam boyunca yaptığı eylemler, sonraki yaşamlarında tekrar deneyimleyebileceği etkileri yaratır. Bu durum, sonsuzluk fikriyle ilişkilendirilebilir, çünkü her bir yaşam ve deneyim, geçmişteki ve gelecekteki yaşamların bir parçasıdır.

Ruhun Ölümsüzlüğü: Reenkarnasyon inancı, bir ruhun bedenin ölümünden sonra devam eden bir varlık olduğunu ima eder. Bu durumda, bir kişinin ruhu ölümsüzdür ve bir bedenden diğerine geçerek sürekli olarak var olmaya devam eder. Bu, sonsuzluk fikriyle bağlantılıdır, çünkü ruhun varlığı, bedenin yaşam süresinden bağımsız olarak devam eder.

Bu bağlamda, reenkarnasyon inancı, bireyin sürekli olarak yeni yaşamlarla deneyimleyebileceği ve sonsuz bir döngü içinde var olabileceği fikrini içerir. Ancak, bu ilişki kişiden kişiye ve inanç sistemine göre farklılık gösterebilir. Reenkarnasyon inancı, farklı kültürler ve dini öğretiler arasında değişiklik gösterir ve her biri kendi içinde sonsuzluk fikriyle nasıl ilişkilendirildiğini belirler.

Sonsuzluğu kavramının zorluğu ve reenkarnasyon

Sonsuzluk kavramı, kolayca anlaşılabileceği bir şey değil. Dahası bir matematikçi, felsefeci ya da din adamı bu kavramı yakalasa bile, bu fikrin halka aktarılması gerektiğinde, bu iletişim hiç de kolay olmaz. Tam da bu noktada, alegori ve hikayeler yardıma koşar.

Reenkarnasyon, yaşayanların birbiri ile sonsuz kere ilişkili olduğunu, an’ın içerisinde sayılamayacak kadar çok bağ olduğunu ve bu kompozisyonun dokusunun bir yayılımı ve ritmi olduğunu çok iyi anlatır. Anadolu Bektaşi geleneğinde her şeyin Bir olması fikri de bu anlatı ile ilişkilidir.

Reenkarnasyon inancındaki adaletin öteki yaşamlarda sağlanacağı tesellisi, şu anki yaşamımız için tehlikeli ve yanıltıcı olsa da, bu düşünce şimdiki an’a uygulandığında faydalı olabilir. Ne de olsa her eylemimiz, bizi ve çevremizdekileri, en nihayetinde kültürü ve toplumu daha iyi ya da daha kötü yapar.

Yaşam’ı daha harmonik hale getiren her eylemin ödülünü daha bu dünyada aldığımızı, yaşamın güçlerini gerileyen her eyleminse an’ın içinde cezasını çektiğimizi düşünemez miyiz? Eğer bunu yapabilirsek reenkarnasyon inancı gereksiz hale gelmez mi? Ya da reenkarnasyon bu fikri halka aşılamak için, bilgiler tarafından örtülü olarak hikaye edilmiş olamaz mı?

Yani reenkarnasyon fikri, sonsuzluk fikrini ve bunun varlığın eşanlı tezahürü ile ilişkisini anlayamayan halk kitleleri için alegorik bir anlatı olarak kurulmuş olamaz mı? Ya da böyle bir bilinçli kuruluş anı olmasa bile, bu anlatı insanların zamanı ve varlığı anlayamama biçimlerinden doğan bir anlatı olamaz mı?

Yazının başında söylediğimiz gibi, reenkarnasyon hermesvari bir tercüme hareketi olabilir. Ne de olsa hepimiz felsefe ile geçirmiyoruz hayatımızı, fakat hepimiz varoluşsal kaygı ve boyutlara, içsel zaman bilincine, sonsuzluk fikrine bir şekilde sahibiz. Halk bunları nasıl felsefi düzeyde kavrayabilir ki, dahası felsefi kavrayış/lar bile hermesvari bir çeviri (yani modelleme) değil mi?

Bence bu yaklaşım, reenkarnasyon fikrinin neden bir çok farklı kültürde yer edindiğini de açıklar. Reenkarnasyon anlatısı insanın ihtiyaçlarından bazılarına cevap vermese, bu kadar yaygın olabilir miydi?

Alternatif reenkarnasyon görüşleri

Reenkarnasyon inancı ile ilgili bu bilişsel açılımı yakalandıktan sonra, alternatif bazı reenkarnasyon kavrayışlarını ve bu fikrin reddedildiği bazı örnekleri inceleyelim.

Reenkarnasyonu reddeden veya farklı bir şekilde yorumlayan pek çok Budist düşünürler bulunmaktadır. Budizm, geniş bir spektrumda farklı düşünce okullarını içerir ve reenkarnasyon konusunda da çeşitli görüşler ortaya konmuştur. İşte bazı Budist düşünürlerin reenkarnasyon konusundaki farklı yaklaşımları:

Nāgārjuna: Hindistan’lı Budist filozof Nāgārjuna, Madhyamaka okulunun kurucusudur ve reenkarnasyonu reddeden bir yaklaşıma sahiptir. Nāgārjuna, varlık ve yokluk arasında bir orta yolun olduğunu savunur ve reenkarnasyon gibi kavramların gerçekliğin doğasını anlama çabalarına yönelik illüzyonlar olduğunu öne sürer.

Burada iddia edilen, reenkarnasyon motifinin, insanın gündelik düşünüş içerisinden varlık, yokluk, sonsuzluk gibi kavramları yorumlamak zorunda kalmasından doğduğudur. Yani reenkarnasyon, insanın varlığın gizemini anlama çabasında oluşturduğu bir şema olabilir.

Vsubandhu: Budist filozof Vasubandhu, Yogācāra okulunun önemli bir figürüdür. Vasubandhu, reenkarnasyonu fiziksel bir süreç olarak değil, bilinç sürekliliği ve zihinsel süreçlerin bir devamlılığı olarak anlamıştır. Ona göre, reenkarnasyon, karmik etkilerin bilinç akışında bir sonraki yaşama aktarılmasıyla gerçekleşir

Vsubandhu’nun önerisi ise, insan merkezli olmayan, daha geniş bir reenkarnasyon kavramıdır. Bu kavrama göre, bilinçler birbirleri ile sadece dışsal değil, içsel ilişkilere de sahiptir. Karma, an’ın içerisinde tüm ruhların birbiriyle ilişki kurmasına ve birbirine etki etmesine olanak tanıyan dengenin adıdır.

Ek: Reenkarnasyon inancı ile ilgili bir diğer ilginç fikir için, ‘Reenkarnasyon mu, ruhların çapraşıklığı mı?‘ yazımı okuyabilirsiniz.

Sonuç

Bu yazıda reenkarnasyon inancının kaynağı olarak düşünülebilecek ölüm korkusu, sınıfsal ve tarihsel koşullar, sonsuzluk fikri gibi bazı alanları inceledik. Peki bu kaynakları tespit etmek, reenkarnasyonun bir alegori olduğunu söylememize yeterli mi?

Reenkarnasyonun bir gerçeklik olduğuna inanmak başka bir şeydir, bu inanca sahip insanlara saygı duyabiliriz. Ama bu gerçekliği ispat etmenin bir yolu olmadığından, bu konuda agnostik kalmak zorundayız.

Benim kişisel görüşüm, reenkarnasyonun bir alegori olduğu. Ama bunu söylerken, reenkarnasyon inancının basit bir alegoriden fazlası olduğunu da kabul etmek zorundayız. Çünkü bu inancın, varlığın gizemine verilmiş bir tür tepki öğretisi olduğunu düşünüyorum.

“Reenkarnasyon inancının kaynakları” için 2 yanıt

  1. Kur’an ışığında “tekamül yolculuğu” şeklinde, Budizm ile benzeşen bir öğreti olarak anlatan ilahiyatçılar var. Nirvana benzeri bir seviyeye ulaşana kadar başka bir bedende yeniden yaşama döneceğimizi savunur bu görüş. Ek bilgi olarak sunayım dedim.

    Yazı ile alakalı olarak da ben de reenkarnasyonun, sonsuzluğun anlatımı esnasında yapılan örneklendirme sonrası işin özünden ayrılıp bugünkü halini aldığını düşünüyorum.

    Ayrıca konu ile alakalı olarak 2021 yapımı Infinite filmini önerebilirim.

  2. […] akli olarak dayanağı yoksa, reenkarnasyon inanışı nasıl bunca yıl insanları etkileyebildi? Reenkarnasyon inancının kaynakları nelerdir? Bu soruların cevabı, bilimin henüz gelişmediği dönemler için daha kolaydır. […]

Bir Cevap Yazın

Trending

Alçak kültür sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et