Psikolojik terapi ne işe yarar?

Psikolojik terapi ne işe yarar? Psikoterapi almaya ne zaman başlamak gerekir? Terapinin sunduğu faydaları neden kendi kendimize sağlanamıyoruz? Yaşam nasıl olur da zedelenir? Ve bu yaraların farkına nasıl varamayız?

Yıllardır süren depresyondan sonra psikoterapi almaya başladım. Psikoterapinin uzun vadeli sonuçları üzerine şu anda bir şey söyleyemem. Fakat 8 seansı geride bıraktığımdan ve devam etmeyi düşündüğümden, psikologla görüşmenin faydaları üzerine düşünmeye başlayabilirim.

Psikolojik terapiye ne zaman başlamalı?

Bu soruya kendi deneyimim ışığında cevap vereceğim. Daha sağlıklı ve doğru bir cevap için bir psikologdan ya da psikoloji bloglarından bilgi alın. (Örneğin hiwell app blogu için bakınız.)

Ben de pek çok orta-alt sınıf Anadolu insanı gibi, psikoterapiden tamamen habersizdim. Bu bilgisizlik, bu hizmete ulaşacak ekonomik durum ve kültürel sermayeye sahip olmamakla da ilişkili kanımca. Türkiye’de psikoterapi hala lüks. Ekonominin şu halinde, başka bir çok şey gibi…

Peki psikoterapiye ihtiyacım yok muydu? Yardım isteyecek gücüm ve farkındalığım yoktu aslına bakılırsa. Açıkçası yıllardır depresif ve melankoliğim. Bu sorunlarla ilgili kendi savunma mekanizmalarımı da geliştirmiştim sanıyorum.

Ama 30’lu yaşların başlarında, bu sorunlar giderek arttı. Aslında şöyle söylemeliyim, benim bu sorunlarla baş etme gücüm azaldı. Çünkü iş ve hayatta aldığım sorumluluklar giderek artmaktaydı. Haliyle giderek daha fazla zorlanmaya başladım.

Ben kendi adıma, yardım istemek zorunda kalana kadar terapiye başlamadım. Geçen sene birkaç kere devam edemeyecek kadar mental çöküş yaşadım. (Birkaç kere işle ilgili konularda, birkaç kere aşk konularıyla ilgiliydi bu krizler.) Ve bunların sonunda bile ne yapacağımı bilmiyordum açıkçası.

Neden bu kadar geç kalmıştım? Çünkü nasılsın yardım isteyeceğimi bilmiyordum. Bu sadece bana özgü bir şey mi yoksa bizim toplumumuzda yaygın bir durum mu? Siz yorum yapın. Ben sadece bir noktada durdum ve bu şekilde devam edersem hem kendime hem de etrafımdakilere zarar vereceğimi düşündüm. İşte o nokta yardım isteyeceğim noktaydı.

Anıl Salar, Adsız kompozisyon 38.1, kağıt üzerine pastel.

Psikolojik destek alanlar hasta mı?

Bu soruyu soruyorum, çünkü büyürken içinde olduğum çevrede (ailem ve aktabalarım arasında) psikolojik destek alanlar ya çok büyük sorunlar yaşamışlardı ya da aldıkları bu destekten sonra ilaç bağımlısı olmuşlardı. Bu yüzden de psikoterapi almak çok kötü durumda olunduğunu gösteriyordu.

Garip bir imaj bu, ama anadoluda ve özellikle alt orta sınıfta psikolojik destek alma durumu o kadar nadir ki, bu korku ve cahillik maruz görülebilir. Aslında bu hizmeti almadığı için son noktaya kadar geliyordu bu insanlar belki de.

Psikolojik / psikiyatrik destek alınırken başlanan ilaçların bağımlılık yapması durumuyla ilgili kapsamlı bilgim yok. Ancak psikologlar değil, psikiyatrların ilaç desteği verdiklerini biliyoruz. Bu süreç, terapiye birlikte yürütülüyor ideal durumda. Bu sürecin hangi handikapları var, tahmin edemiyorum açıkçası.

Daha ilginç olansa, şimdi sahip olduğum arkadaş çevresinde psikolojik destek alanlar değil almayanlar azınlıkta. Sanırım kafa emeğiyle geçinen insanın kaderi bu. Tabii temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra psikolojik destek için güzide bir meblağ ayırabiliyorsanız.

Ayrıca psikolojik terapinin, danışanın zayıflığını gösterdiği inancı, yanlış bir mantığa dayanıyor. Tam tersinden de düşünebiliriz: Danışan, içinde olduğu sorunları tespit edip, bunlar için yardım isteyebilecek kadar güçlüdür aslında. İnsanın kabusları ile yüzleşmesinin cesaret istediği bir gerçek.

Psikolojik destek alanlar hasta mı? Ya da deli mi? 🙂 Bu sorulara nihai bir cevabım yok. Sadece kendi adıma konuşayım. Hayatımı tek başıma daha iyi hale getirmediğimi, sürekli aynı verimsiz düşünce şemaları ve inançlar arasında dönüp durduğumu fark etmiştim. Tam da bu yüzden, dışarıdan ve profesyonel bir bakışa – desteğe ihtiyacım olabileceğini düşündüm.

Hepimizin bildiği üzere, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Her gün daha kötü uyanıyor, sürekli özdeğerinin hakkında şüphe duyuyorsan, 1 yıl sonra da 10 yıl sonra da nereye varacağın belli. Bu sonu bilmiyor olmak gelişimi (daha doğrusu çürümeyi) heyecanlı kılmıyor. Sadece bize konfor alanı sağlıyor.

Kişi kendisinin psikoloğudur yalanı

Psikoloğa gitmemin önündeki bir diğer engel ise, terapinin bir işe yaşayıp yaramayacağını bilmememdi. Ne de olsa hepimiz kitapçıdan birkaç psikoloji ya da kişisel gelişim kitabı alabiliriz.

Ama insan ne kendisine dışarıdan bakabiliyor, ne de hepimiz psikoloğuz. Bu söylediğim mantıklı görünse de, yine de içten içe psikoloğun ne yapacağına ilişkin şüphelerim vardı. Bu şüphelerin bir kısmı kitap okuyan bir cahilin kibrinden, bir kısmı ise konuyla ilgili genel bilgisizliğimden kaynaklanıyor olabilir.

Ama bir etken daha vardı. O kadar uzun zamandır melankoliktim ki, bu durumun asla değişmeyecek bir hal hatta bir karakter özelliği olduğunu düşünmeye başlamıştım. Oysa psikoloğumun itiraz ettiği ilk inancım, melankolinin karakterin bir özelliği olduğuna yönelik kanımdı.

Ama başka bir açıdan da düşünebiliriz durumu. Belki de içinde olduğum duvarlara alışmıştım ve bunları yıkmaktan – değiştirmekten çekiniyordum. Yani yardım almaya cesaret edemiyorum. Belki de bunun bir zamanı vardı ve hazır olmalıydım.

Psikolojik destek almak ve kendi sorunlarım üzerine düşünmek istediğimi söylediğim bir arkadaşım, bir gün buna gücün olacak ve bunun üzerine gideceksin demişti. O gün ne demek istediğini anlayamamıştım ama şimdi anlıyorum. Bu zorlu bir süreç ve hem cesaret hem de kararlılık istiyor.

Psikolojik Savunma Mekanizmaları ve İçsel Dirençler

Psikolog olmadığımdan, kendi deneyimim üzerinden anlatmak istiyorum: Terapi sürecince fark edilmeye ve düzeltilmeye çalışılan, gündelik hayatı olumsuz etkileyen yanlış inançlar, orantısız duygulanımlar vb. durumlar, yaşamımız boyunca geliştirdiğimiz stratejiler aslında. Ve bu stratejiler, yaşama onlarla birlikte baktığımız için bizim için tamamen şeffaf.

Ama bu inanışları ya da duygulanımları fark etmenin ne kadar faydalı olduğu da tartışmalı. Çünkü önemli olan, bunları fark etmek değil, değiştirmek kanımca. Bu noktalarda bize zamanında faydası olmuş, ama artık işimize yaramayan hatta bizi olumsuz etkileyen stratejileri ortadan kaldırmak ya da yenileriyle değiştirmek istiyoruz.

Ama bu güçlü yapılar, kendi dirençlerine de sahip. Tam da bu yüzden, psikolojik terapide psikoloğun desteğine ihtiyaç duyarız. Ne de olsa insan hazlara yönelen ve acılardan / zorluklardan kaçan bir canlı. Tam da bu yüzden, neyin üzerine ne kadar gitmemizi söyleyecek ve zorluk anlarında bizi cesaretlendirecek, bize farklı bakış açıları ve araçlar sunacak bir desteğe ihtiyaç duyarız. Psikolog işte bu desteği veren kişi olabilir.

Kişisel gelişim mitleri

Fark etmişsinizdir, internet üzerinden çok geniş bir kişisel gelişim mitolojisi inşa edildi. Bu yayınların bir kısmının faydalı olduğunu inkar edemem. Ama bu kadar fazla ağızdan; kendinizi geliştirebilirsiniz, olumsuz inançlarınızı yenebilirsiniz, kendinizi gerçekleştirebilirsiniz… gibi lafları duymak yorucu değil mi?

Kişisel gelişim endüstrisi neye ya da kime hizmet ediyor? Gerçekten kendimizi keşfetmemiz mi burada amaç, yoksa piyasaya daha uyumlu hale gelerek daha sömürülebilir ya da insan ve kaynakları daha iyi kullanır hale gelmemiz mi? Yani bizi neye hazırlıyor bu söylemler?

Sistemin optimize edilmesiyle örtüşen kendini sürekli optimize ediş (kişisel gelişim anlatıları) yıkıcıdır. Zihinsel çöküşe yol açar. Kendini mükemmelleştirmeye çalışmanın kendini tümüyle sömürme olduğu ortaya çıkar.

Byung-Chul Han, Psikopolitika, s.38

İnsan gerçekten kolayca bulabilir mi yolunu? İddialı sunumlar ve videolar, biraz da bu yüzden komikleşiyor. İnsan yaşamı o kadar zengin, o kadar çevrimsel, o kadar diyalektik ki; bu endüstrinin paketlerine sığmıyor bir türlü.

Bu alanda daha hakiki üretimler yapan bazı psikolog ve düşünürler zaten saha alçakgönüllü söylemler içerisindeler. Ve bunların kişisel gelişim endüstrisinde merkezi rolde oldukları da çok nadir görülür. Çünkü araç mesajı belirler ve kaliteyi düşürür.

Yine de, kişisel gelişim mitlerinin ve hatta uzak doğu felsefesi gibi kadim perspektiflerin, sistem tarafından kullanılması, insanın yaşama ve kendisine ilişkin hakiki arayışını tamamen ortadan kaldıramaz. Ne de olsa insanın sorumluluklarındandır bu sorgulama. Sokrates’in söylediği gibi, sorgulanmamış yaşam yaşamaya değmez. Ama bu sorgulama, sorularımızın sistem tarafından ne kadar çarpıtıldığını da kapsamalıdır.

İç özgürlük kavramı, burada, kendi gerçeğine ulaşmakta, kişinin kendisi olabileceği ve kendisi kalabileceği bir özel alan yaratmaktadır. Bugün teknolojik gerçek, bu kişisel alanı istila etmiş ve parçalamıştır. Toptan üretim ve toptan dağıtım, bireyin tümünü gerektirmektedir. Endüstriyel psikoloji ise, çoktandır fabrika duvarları arasından çıkmış bulunuyor.

H. Marcuse, Tek Boyutlu İnsan, s.38

Psikolojik terapi işe yarıyor mu?

Bu soruya henüz kesin bir cevap veremem. Çünkü henüz çok büyük bir yol kat etmedim terapi ile. Ama bazı adımları da atmaya başladım.

Attığım ilk adım psikoterapiye başlamak oldu. Bu seçim zaten kendi yaşadıklarını dışlaştırmak ve anlamaya çalışmak demek. Buna ihtiyacımız var mı peki? Ne yaşadığımızı bilmiyor muyuz zaten? Yıllardır içinde olduğumuz kişi olmanın nasıl bir şey olduğunu çözemedik mi?

Hayır, bilmiyoruz. Ve tam da ben dediğimiz için, sürekli kendimize muhatap olduğumuz için kendimizi tanımıyoruz. Göz nasıl kendisini görebilir ki? Günlük alışkanlıklarımızın dayandığı mekanizmalara yeni bir gözle nasıl bakabiliriz ki?

Anıl Salar, Psikoterapi, eskiz

Anlamıyoruz. Çünkü his ve duygunun birbirinden farkını, duyguların nasıl çalıştığını, inançların nasıl katılaştığını bilmiyoruz. Bunları duygular ve arzu üzerine hiç düşünmemiş olduğumuz için bilmiyoruz. Ne de olsa psikolog değiliz. Bu konularda derinlemesine düşünecek zamanı da yok çoğumuzun.

Ve duygulanımları iyileştirecek, kötü inançları aşacak olumlu alışkanlıkları nasıl gelistireceğimizi bulamıyoruz. Bunları bulsak da zaman ayırıp düzeltme ciddiyetini kendimizde bulamıyoruz. Ne de olsa en güçlü motivasyon dışlaşmış ve öteki ile karşılaşmış bir motivasyondur.

Travma ve hikaye

Psikolojik destek almanın gerekli olduğu travmatik durumlar başka bir konudur. Bu durumlara bir yakının ölümü ya da intiharı, deprem gibi doğal bir afet, bir taciz ya da benzer bir durum örnek olarak verilebilir.

Travma, insanın içinde olduğu durumu yorumlayamaması durumudur. Şok içindeki insan, normal olmayan tepkiler verir. Krizi yok saymak, gereğinden fazla duygusal tepki vermek ya da hiç tepki vermemek gibi.

Psikoloğun ya da kriz yöneticisinin burada görevi, travmatize olmuş kişinin içinde olduğu durumu anlamasına yardım etmektir. Kişi, içinde olduğu durumu bir şekilde hikaye edebilirse, onu karşısına koyup onunla yüzleşebilir çünkü.

Bu yüzden terapist, kişinin hikayesini yazmasına, çizmesini, anlatmasına yardımcı olur. Bunu da uğrayacağı çeşitli tekniklerle ve sorular sorarak yapar. Bu anlamda terapistin bir anlamda hikaye doğurtucu ya da kolaylaştırıcı olduğu söyleyebilir.

Sonuç: Psikolojik terapi ne işe yarar?

Psikolojinin ne işe yaradığı, hepimizin terapi deneyimi ile farklı şekilde ortaya çıkacak. Ne de olsa her insan farklı bir hikayedir. Ve her birimizin nevrozlarımız ve hikayelerimizle nasıl baş ettiğimiz kendi yolculuğumuz olacak.

Ben bu yazıda kendi terapi deneyimimi paylaşmak istedim. Bu deneyim, baş edemediğim bazı sorunlara ilişkin yardım alma istediğimle başladı. Ve psikoloğumun bana sorduğu sorularla, bana kazandırdığı stratejiler ya da alışkanlıklarla devam ediyor.

Zor bir yolculuk olacağa benziyor bu. Ama bu yolculuğun sonunda kazanılacak olanlar, bu çabaya değebilir. Spinoza’nın Ethica’yı bitirirken söylediği gibi, güzel olan her şey nadir olduğu kadar güçtür.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da Blog Oluşturun.

%d blogcu bunu beğendi: